Osmaniye Kasteli

Eskiden 3-4 merdivenle inilir çeşmeye ulaşılırdı. Eskiden yeraltında bulunan su şebekesinden (kanevet-livas sistemi) su gelirdi. Şih Camii, Pişirici, Kozluca kastelleri de aynı şebekeden su alırdı. Sonra eskisine hiç benzemez bu çeşme yapıldı. Şehir suyu bağlandı.
Müftüzâde Hasan Efendi, babası Müftü Hacı Osman Efendi adına yaptırmıştır.
Yılı: 1291/1874-5
Yeri: Gaziantep Şahinbey İlçesi İsmet Paşa Mahallesi, Tuz Hanı Sokak ile Yeni Çarşı’nın kesiştiği yerde.
Türü: Kastel
Eser hakkında bilgi: Osmaniye Kasteli hakkında kaynaklarda bilgi yoktur. Yapım tarihi ve özellikleri Hasırcızâde’nin şiirinden hareketle oluşturulmuştur. Hatırasına bir kastel yaptırılmış olan Hacı Osman Efendi’nin IV. Murat döneminde İstanbul’dan göçerek Konya’ya gelen ataları daha sonra buradan Urfa çevresine sonra da Antep’e gelmişlerdir. Başka bir söylentiye göre de Hacı Osman Efendi soyca Hamatlu (Hamatlı) adlı Türk kökenli bir oymaktandır. Ataları Antep’e Suruç’tan gelip yerleşmişler. Hacı Osman Efendi’nin dayısı bir Türkmen oymağı olan Karagözoğulları’ndan İbrahim Efendi Antep’te uzun süre mütesellimlik yapmıştır. Hacı Osman Efendi’nin baba adı Mehmet’tir. İki kez evlenmiş dokuz oğlan ve 5 kızı olmuştur. Yine söylendiğine göre Hacı Osman Efendi İbrahim Paşa’nın Antep’i işgali sırasında tutuklu olarak kalmış dahasonra Paşa’ya çok kıymetli bir gümüş eğer armağan edilerek kurtarılmıştır. Şer’î Mahkeme Sicilleri’ne göre Hacı Osman Efendi Antep’te önce Nakıbüleşraflık ve üç kez de müftülük etmiştir. 1286 tarihinde öldüğü Hasırcızâde HafızMehmet Ağa’nın yazdığı bir tarih manzumesinden anlaşılmaktadır. Hacı Osman Efendi bugün Kemikli diye anılan bedestenle, doğu bitişiğindeki yolun öbür kıyısında Koca Nakıp tarafından yaptırılan hanın bir bölümünün ikinci katını yaptırmıştır. O zamana kadar Nakıp Hanı diye anılan hana zamanın padişahı Sultan Abdülmecit’in adı verilerek Mecidiye Hanı denilmiştir (Güzelbey, özel notlar). Günümüzde Osmaniye Kasteli yoktur. Yerine çarşı halkının yaptırdığı bir şadırvan vardır.

Kaynak: Gaziantep Kitabeleri, Doç. Dr. İbrahim Halil Yakar

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir