Mitat Enç’in Bitmeyen Gece adlı eserini okurken şu soruları sorabilirsiniz kendinize: Dünya’ya gelmiş ama o dünyanın renklerini hiç görememiş bir insanın karanlığı mı, yoksa vakti zamanında renkleri tanıyıp da şimdi hepsini siyah görmenin ıstırabı mı? Hangisi daha fena gelir ruha? Hangisi daha çok göğsünü sıkıştırır insanın?
Hüzünleri karşılamaya muhtemelen hazır olarak çıktığınız okuma yolculuğunuzda, Mitat Enç, sizi hüznüne değil daha çok mücadelesine ortak ediyor. Sayfalar ilerledikçe, karanlıkta kendisine ve çevresine bir ışık yakmaya çalışan yazarın mücadelesini hayretle ve gururla okumaya başlıyorsunuz. Belki de okuduklarınız, daha ilk sayfadan itibaren bir mukayeseye götürecek sizi: Kaçımız onun kadar azimli? Bizim mi gözlerimiz siyah görüyor şu koca dünyayı, yoksa onunkiler mi?
Gözlerinde ışık olmayan bir adamın, kendine acımadan ve kendini acındırmaya tenezzül etmeden anlattığı hayat hikâyesi…
Ve Mitat Enç… Genellikle Altınokta Körler Derneği’nin kurucusu olarak tanınır. Oysa o, bundan da fazlası. Kendini dâhilerin ve özel eğitime ihtiyaç duyan gençlerin yetiştirilmesine adayan Enç, eserlerinde Gaziantep’in yüzyıllar içinde billurlaşan o kendine has kültür derinliğini de yansıtarak, âdeta şehri kâğıt üstünde binaları ve insanlarıyla birlikte yeniden inşa eder.
Mitat Enç, yalnızca topluma hizmetleriyle değil; gayretin, azmin ve inancın nice zorlukları aştıracağının delili olarak da hafızamızda iz bırakmış gıpta edilecek bir şahsiyet. İşte bu yüzden Bitmeyen Gece, yalnızca bir hayat hikâyesi, yalnızca bir edebî eser değil. Bitmeyen Gece; azmini kaybetmeye, pes etmeye ve vazgeçmeye hazır olanları sarsacak kadar kuvvetli bir iradenin sayfalarda canlanan halidir.