Tilbaşar Köyü, Gaziantep İli, Oğuzeli İlçesine bağlı bir köydür. Oğuzeli’nin güneyinde 9 Km uzaklıktadır. Kale ise Tilbaşarın 500 metre yakınındadır.
Şimdiki ismi Gündoğan olan Tilbaşar Köyünün daha önceki adı TURBESSEL’dir. Hatta eski medeniyetlerde Nizip İlçemiz Köy iken, TURBESSEL ilçe imiş. Zamanımızda da Tilbaşar Gündoğan Köyünün Atatürk’ün ölümünden sonra ilçe olması istenmiş ise de, ağalar hükümetin kendilerinden biraz uzak olmasını istemiş. Tilbaşar’ın ilçe olmasına karşı çıkmışlar ve başarmışlardır. Bunun üzerine 1.4.1946 tarihinde , daha önceki adı Büyük Kızılhisar olan Oğuzeli bu ismini alarak ilçe olmuştur.
Tilbaşar isminin Gündoğan Köyü olmasına rağmen, doğusunda Tilbaşar Ovasının başladığı yerde bulunan bu kaleye halen Tilbaşar Kalesi denilmektedir. Kalenin tarihçesinin Gaziantep kalesi kadar eski olduğu bilindiği gibi, kaleyi Malik Ejder adında birisinin yaptırdığı söylenmektedir. Hazreti Ali Efendimizin bu kalede savaş yaptığı, kaleden Zıranba Yakacık Köyündeki değirmene yol gittiği, o zaman ki askerlerin yiyecek ve ihtiyaçlarının bu değirmenden tünel yolu ile taşındığı söylenir. (Kalenin muhasara altında bulunduğu zamanlarda) Hz.Ali Efendimizin zamanındaki askerlerden Kara isminde çok pratik ve tutumlu bir asker varmış. Bu asker Sacır’dan su getirmek için gitmiş ve gelirken, kafirler tarafından şehit edilerek öldürüldüğü, düştüğü yerden su kaynağı meydana gelerek, oranın pınar olduğu söylenmektedir. Gaziantep’ten çıkıp pınar suları ile büyüyerek giden Alleben suyu, Oğuzeli’nde Sacır ismini alır. Sacır da uzayarak ileride Fırat suyuna karışır. Bu pınarın başında şimdiki Tilbaşar Kalesinin yanındaki kocaman dut ağaçlarının arasında KARA BABA’nın Türbesi mevcuttur. Tilbaşar Halkı Kara Babanın üzerine yemin ederler, dilek dilerler. Dilekleri kabul olursa Kara Baba’nın Türbesinde akşamları mum yakarlar. Not; Bu mum yakma ve yemin etme olayı dinimizce doğru değildir. Eğer yanılmıyorsam şaman kültürü olması gerek. Bize nasıl yansımış, onu da bilemiyorum.
Yakacık (Zıranba) Köyündeki değirmen de halen mevcuttur. Değirmen yer altında bir mağaranın içindedir. İnsanlar mağaranın kapısına gelinceye kadar orada böyle bir şeyin yok olduğunu sanır. Kapıdan içeriye girince kayanın oyulup kesilmesiyle çok büyük bir mağara içinde, mükemmel bir su değirmeni görülür. 1965 senesinden sonra bu değirmen kapatıldı. Değirmenin içinden Tilbaşar Kalesine bir tünel gittiği görülür. Bunlar benim gördüklerim ve duyduklarımdır.
Tilbaşar eskiden Cortanay Eyaletinin merkezi imiş. Bu kalede Odessa Prenleri tarafından inşa edilen şatolar varmış ve burası bir kasaba imiş. Orta çağda Suriye Yakubilerinin bir piskoposluğu olduğu Colonix Frankues Ray eserinin 322. sayfasında belirtmektedir.
Bir Fransız yazarı BATTİSTİ Tilbaşar Kalesi hakkında bildiklerini şöyle anlatıyor.
TİLBAŞAR: Halep ile Birecik arasındaki bir kasaba ve kaledir. Tilbaşar ile Birecik arasındaki uzaklık 10 saattir. Bu yolun 3 saatini pamuk, tütün ve pirinç ekili vadilerde geçirdik. Ondan sonra arazi dağlık, kurak, ıssız, insansızdı. Tilbaşara 5 saatlik bir mesafede Nizip isminde fakir bir Türk Köyü vardır. Buradan bir saat sonra Mursal Kasabasına varılır. Bu iki köy Sultana ait ve Maraş Paşalığına bağlıdır. Nizip Köyü ismini taşıyan bir dağın eteğinde, şimdiki ismi GÜNDOĞAN olan Tilbaşar Köyünün daha önceki adı TURBESSEL dir. Bu dağ Toros silsilesine ait Karadağın bir koludur. Karazan adında küçük bir sarp sahili bir ırmak Nizip’in güneyinde, Fırat’ın batı kıyısına kadar uzanan genç bir vadi vardır. Bu vadide Barak Adında ziraatla uğraşan bir Türkmen köyü vardır.Tilbaşar’dan Antep’e kadar 5 fersahlık bir uzaklık vardır.Burada M Cemmes adında Hollandalı bir zat. Mısır alayının baş cerrahı idi.
Sultan Mesut, 1149 senesi 11 Eylülde Maraş’a geldi. Oğlu Kılıç Arslan kısa bir muhasaradan sonra burayı aldı. Bundan sonra Sultan Turbesel’i muhasara etti. Burası çok müstahkem bir kale idi. Bizzat Jekel’in (2 Jealin) konağı burada idi.Selçukların yapmış oldukları kuşatma içinde kalan Jealin ümitsiz bir halde ellerini göğe kaldırarak kale duvarları üzerinde Allaha dua etti ve buyruk adları ile, düşman önünde ağladı. Fakat Selçuklular burayı almaya muvaffak oldu.
Nurettin Mahmut Zamanında Antep’te Dülük ve Tilbaşar adlarına sık sık rastlanır. Nurettin Mahmut Hicri 546, miladi 1150 yıllarında Jealin ile savaşa tutuştu. Türkmenler Jealin’i avlanırken yakalandı. 4 mayıs 1150 tarihinde Halep’e gönderdiler. Nurettin Mahmut ölünceye kadar Jecalen’i esaret altında tuttu ve bu esaret 9 yıl devam etti. Firenklerin Turbessel’de mukaddes bir kalesi vardı. Bu kilise uzun zaman bayındır olarak kalmıştır.Kilise 1459 tarihinde harap olmuş 1560 tarihinde Firenkler Tilbaşardaki Kilisenin korunması için Türklere 5 bin altın vermişlerdi. Bundan da anlaşılıyor ki Antep ve havalisi 2 asır müddetle 1097-1200 daimi bir muharebe sahası olmuştur. Fakat daima Türk İdaresi burada hakim kalmıştır.
1833 Nisanından , yani Kütahya andlaşmasından beri, Tilbaşar Mısırlı Mehmet Ali Paşa’nın Kuzey-Doğu sınırını meydana getirir. Bu hudut Sacır isimli bir ırmakla çekilmiştir. Irmak Tilbaşar’ın kuzeyinden doğar ve cerablusa yakın bir yerde Fırat’a dökülür. Mısır’ın Paşası Sacır’ın doğu sahilinde yedi günlük bir karantina yaptı. Karşı sahilde 15 bin Arap askeri çadırlarını kurmuştu.
Rivayete göre Tilbaşar Kalesi Antep Kalesinden eskidir. Kuruluşu hakkında hiç bir kayda rastlanmamaktadır. Kale çok perişan ve harap durumdadır. Surları ve burçları yerle bir olmuştur. Yalınız kalenin kapısı olduğu tahmin edilen bir iki basamaklı merdivenle iki yanındaki taş yığınından başka, bir dikili taş görülmemektedir. Bundan başka Tilbaşar Kalesinin doğusuna isabet eden, şimdiki Tilbaşar Mezrasında (Belören) Köyünde bir çok harabe ve kalıntılara tesaddüf edilmektedir. Rivayete göre bunlar çok eskiden İNCEŞEHİR adıyla anılan, çok büyük bir sanayi ve ticaret şehri imiş. Yine rivayete göre Tilbaşar Kalesinden 3 kilometre kuzeyinde bulunan Yakacık (Zıranba) Köyüdeki değirmene gizli bir yol varmış. Kale muhasara edilince sularını bu yoldan temin ederlermiş.
Zıranba (Yakacık) Köyündeki değirmen ve kaleye giden tünelin kalıntıları halen mevcuttur. Tilbaşar GÜNDOĞAN köyünde halen Türkleşmiş ve Müslüman Arap Aşiretlerinden Elbisultan ve Damalhalar ikamet etmektedirler.
Kaynak: Ahmet AYAZ /YÖRE DERGİSİ/ 1990-SAYI 3-SAYFA 35