Pazarda destancılar olurdu. Ağlamaklı bir sesle destan okurlardı. Sonradan işi kolaylaştırdılar. Destanı pilli teype okur, onu çala çala gezerlerdi.
Destan dediğin de sevdiğine kızıp, gurbete giden, orada başına türlü işler gelen, adam vuran, vurulan, mapusa düşen bir adamı anlatırdı. Hem okurdu hem de elindeki bir sayfa yazıyı 5-10 kuruşa satardı.
Bu bir şey değil esas filim ondan sonra. Kadınlar bunu aldırır, sokak başında bir yere toplaşır, okuması olan bir gence okutturur okutturur ağlarlardı. Bu iş genellikle imece bir iş yaparken yapılırdı. Şaare (şehriye) dökerken, yuvalama yuvarlarken, birikip bostan arasına yağlı küfte yoğurmaya gittiklerinde olurdu. Eğlenirlerdi ama salya sümük, burunlarını çeke çeke de ağlarlardı.
Biz millet olarak başkalarının dertleriyle dertlenmeyi pek severiz.