1. ABA : Abla demek ama genellikle ustanın hanımına söylenir
2. ABA veya ABE Kaba kumaştan yapılan üstlük, palto
3. ABBAA: Azap, işçi, yanaşma
4. ABBİSİ: Darısı
5. ACI: Azıcık. Acı yimek yiyek de gidek.
6. ALLEFLEMEK: Kepeği alınmış buğdayın taşının ayıklanması
7. AMADAN veya HAMADAN: Tepsi
8. AMBEL BETER: Bundan daha kötü, daha da kötü
9. AMEL: İshal
10. ANGESLEK: Bilerek, mahsustan Aslı ambel kast Kasti olarak
11. ANGESLEK: Kasten, İnadına
12. ARİŞ: Asma (Üzüm asması)
13. ARLIK Uzun boylu, iri yapılı
14. ARSATAN: Vurdumduymaz
15. ARTAĞAN: Çok artan Bu pirinç çok artağan
16. ASBAP: Günlük hayatta kişinin üzerine giydiği elbise
17. Atebe: Pencerenin, kapının üstendeki yatay taş veya tahta parça.
18. AVCARLAMA: karma karıştırma
19. AYNAT: İnatçı kişi
20. AYRETİ: İğreti
21. BAAŞİRE ETMEK: Pazarlık etmek Alışveriş etmek
22. BAHANGİR OLMA: Zengin olma, çok para kazanma
23. BAHDENİZ: Maydanoz
24. BALHIMA: Sancılanma, ağrıma
25. BARDAK: Kiremit
26. BARTIL: Rüşvet
27. BARTIŞ: Eşik
28. BASIRMAK: Sağlama almak(Kapıyı ardından basırdım)
29. BAYAK: Demin
30. BAYAKLEYN veya BIYAKLEYN: Biraz önce, demin
31. Belbet: Eski Antep evlerinde her birisi birer demirci ustalığının eseri olan demir parmaklık.
32. BELİ BERK: Kendinden emin, sırtı sağlamda
33. BELLUR: Cam
34. BES: Sadece, yalnız
35. BEZERMEK: Ağarıp bez haline gelmek
36. BILDIR: Geçen sene
37. Bİ ÇİMDİK: Bir tutam
38. Bİ SOOLUK: Azıcık, bi soluk, biraz
39. Bİ’NANN: Bir sefer, bir kere Bİ NAAL
40. BİR TEKER SAHİBİ: Dörtte bir ortak Kamyon, otobüs ortağında dörtte bir ortak olma
41. BİŞGEL: Piş-gel, çabuk pişen anlamında nohut, fasulye, mercimek gibi bakliyat için kullanılan bir deyim
42. BULOOT Bu sefer
43. BÜNGÜLDEME: Kaynamak Suyun ısınarak kaynaması Pınarın kaynaması
44. CAKCAHI: Su değirmenlerinde, buğdayın üğünüp bittiğini haber veren, hususi tertibat ile değirmen taşına çarparak <cak cak >sesi çıkaran alet
45. CARIS OLMAK: Rezil olmak,
46. CAŞMA: Taşma
47. CENGERLENMEK: Özellikle bakır kapların veya yemeklerin, Oksitlenerek yeşil renk alması
48. CINCIK: Cam kırığı, cam parçası
49. CİBELİK: Şımarık (Örnek: Bee anam senin oğlan da yeğn cibelik)
50. CİBELMEK: Şımarmak
51. CİP: Çok Çip yen kul akasma o adama
52. CÖDAR: Sakat
53. CULLUMA: vazgeçme, mızıkçılık etme
54. CULLUP: Çukur, küçük delik
55. Curun: Hamam kurnası
56. ÇAĞŞIMA: esneyerek bozulma (Sandalye kürsü çok esnerse, kullanılırsa bağlantıları gevşer, gıcırdamaya esnemeye başlar Çaaşır
57. ÇARPANA : Ayakkabının topuk tarafındaki arka kısmının topuğun altına yatırılmış şekli
58. ÇARPANA : Domatesin kışın yenilmek üzere yazdan bol tuzlu bir şekilde kurutulması
59. ÇATAL PENÇE: İki avuç dolusu, ölçü
60. ÇEMKİRME: Azarlamak
61. ÇEMLEK: Şalvarın paçalarının yukarı çekilmesi Bostancılar bostanı sularken öyle gezerdi
62. ÇEMLEMEK: Ceket, gömlek kolu veya pantolon paçasını katlayarak yukarı doğru çekmek Katlamak
63. ÇEN, ÇEN ÇENİLEMEK: Gereksiz sözü sürekli tekrar etmek İt gibi çenilemek Çadır böcüsü gibi çenlemek
64. ÇİBELEK: Alkış çalma
65. ÇİBİK ÇALMA: El çırpmak
66. ÇİGRİŞME: uyuyup aniden uyanıp uykunun kaçması gibi
67. ÇİMDİK : Bir tutam
68. ÇİMDİK : Cimciklemek
69. ÇİNTİYAN: Amele şalvarı Kadın şalvarı (Çintiyan sadece kadınların giysisi için kullanılır)
70. ÇİR: Kayısı, zerdali, erik kurusu
71. ÇİRGİME: Pişerken çiğnemesi,(yemek) (Çergime ısıyı ayarlayamadığı için aşın, cıvığın çiğ kalmasıdır)
72. ÇİRTİK: Oynarken parmak şaklatma, az miktarda, nakışlı
73. ÇİRTİKLEME : Çok kızıp sinirinden öfkesinden çalgısız oynama
74. ÇİRTİKLEME : Oynarken parmak şaklatma
75. ÇULLAMA: Lahmacun, börek gibi içli yemeklerin içinin normalden fazla olması durumu
76. DAFAR ETME: Tesir, etki etmek
77. DAFAR: Tesir
78. DAMAH: Bencil/cimri, Temah
79. DARABA: Kepenk
80. DARAKLIK: Taraklık Pirzola
81. DARAKMAK: Daralma, sıkışma, zorlanma(Paraya taraktım)
82. DAYRAMA: Kumaş Eskiyerek tel tel olmak Vücut kaslarında da olur Ters bir hareketle kas fazla süner, lifler açılır Dayrar
83. DEERME : Oyuncak topaç
84. DEĞİRMİ : Yuvarlak şekilli
85. DEHLİZ: Sokak, çıkmaz
86. DEPİK: Tekme
87. DEVLİP: Buğdayı kabuğundan ayırmak için kullanılan gereç Susam ve zeytin ezmek için de (mahsere) kullanılır
88. DIBIK: Yapış yapış
89. DIĞIL DIĞIL DÖNMEK Özellikle uyurken sağa sola dönenler için kullanılır
90. DIĞILDAMAK: Uğraşmak, didinmek
91. DIHIZ: İstenilenden fazla / çok
92. DIMIŞKI: Bir üzüm çeşidi (Dımeşk Şam’dan gelen manasında, Şam Üzümü)
93. DİL: Anahtar
94. DİLME: Üzüm suyu, nişastadan yapılmış tatlı
95. DİYA: Orada
96. DOLAK: Kadınların namaz kılarken başlarını örttükleri beyaz renkli eşarp
97. DOLBAK: Başı açık98. DOMBALAK: Takla (Takla atmak)
99. DÖKÜLGEN: Bir çeşit beyaz üzüm
100. DULDA: Gölge, rüzgârsız, kuytu
101. DULUK: Saç Favori
102. EFİN TEFİN OLMAK: Darmadağın olmak
103. EHVEN: Kalitesiz
104. EL ÖPEN: Kertenkele
105. ENİKONU: Tam tamına
106. EŞGİLİ: Turşu
107. EŞMARLAŞMAK: İşaretleşmek
108. ET ERİMESİ: Mahcup olup ezilme
109. ET VURMA: Pişmeye koymak Eti vurdum Kelleyi vurdum Mercimeği, nohudu …(zor ve geç pişenler için kullanılır)
110. EVSEMEK: Tahılın içindeki yabancı cisimleri evsecek denilen kap içinde savurarak temizlemek
111. FAAL : Tarla işçisi, köylerde yevmiyeci AMELE
112. FEKKE: Şire, tatlı ve meyva sofrası
113. FELHAN: İnce kırmızı toprak Sadece kırmızı toprak
114. FENİKME: Başı dönmek, bunalmak, yarı baygınlık geçirmek, sıkıntı basmak, solumak, tıknefes olmak
115. FETİR OLMA: Saçta pişirilen mayasız yufka ekmeği ( Derleme Sözlüğü c: ) İyi pişmemiş, hamur kalmış ekmek [ Derleme Sözlüğü c: ] bayatlamış ve kırılgan olmuş yufka(bu ekmek fetir olmuş, bununla dürüm olmaz)
116. FIRFIRI: : Fırıldak
117. FİRENGİ: kilit
118. FİRİK: Tam olgunlaşmadan, henüz yeşil haldeyken kabukları çıkarılmadan tarlada ateşte tütsülenen buğday Aynı işlemden geçen nohut veya mısıra da bu ad verilir
119. GAB: Sokak veya çıkmazı örtecek şekilde inşa edilmiş eve ait bölme Kemerli veya direkli olabilir
120. GABALTI: Evin üzerini örttüğü sokağın bölümü
121. GADDİM Ölçü, kıyas
122. GALLE: Para kasası, çekmecesi GÜNLÜK HASILAT
123. GALLEDAR: Kasiyer
124. GANCULUZ OLMAK: Uykusunu tam alamadan uyanıp rahatsız olmak
125. GANE: Bahçede bulunan küçük havuz Süs havuzu Eski sistemde su musluğu
126. GANNE: Şişe
127. GAP GACAK: Mutfak eşyası
128. GARALTI: Eşya, ev eşyası
129. GASEFET: sıkıcı, basık, dar
130. GATREMBİZ: Kavanoz
131. GERCİK: Gıcık
132. GIYGIDICI: Kemancı
133. GIYYIK: Çuvaldız/büyük iğne
134. GIZDIRMA DUDMAK: yüksek ateşli olmak, ateşlenmek
135. GİDİŞMEK: Kaşınmak
136. GOĞURTMAK: Bırakmak, salmak
137. GÖTÜMLENMEK: Gereksiz yere kapris yapmak
138. GÖVÜNME: Hafif yanma, kumaş için yanarak renginin koyulaşması(Sobanın yanına çok yanaşmışım pantolonum göğündü)
139. GURU YER: Üzerinde örtü, açkı kilim halı olmayan yer
140. GÜLLE: Misket
141. HAARA? : Nereye
142. HAARADAN: Nereden
143. HAARALIKTA? : Nerede
144. HABBAB: Takunya
145. HAKEKE: Bir çocuk oyunu ,seksek
146. HAKLEKÜM Kesinlikle, ille olması gereken
147. HALFE: Hademe/hizmetli/usta yardımcısı, ustalıktan önceki seviye Kalfa
148. HALLİK: Yöreye has bir koyun cinsi
149. HAMPARA: Büyük ve beyaz sert taşlar
150. HANEEN ULUĞU: Gereksiz konuşma
151. HANEK Söz, lakırdı: Sana bir haneğim var Konuşma: Ne hanek ediyorsun? Şaka, alay
152. HANEK ÇALMA: sohbet etmek
153. HANEK VERME: Haber, dedikodu anlatma
154. HANEKLEŞME: Konuşma, muhabbet
155. HANİFİ: Musluk /çeşme
156. HARAF: Yüzme havuzu, tarımda sulama, için su biriktirilen depo
157. HARAL: Kıldan yapılmış büyük çuval
158. HARTİK HURTİK: Eğri büğrü, biçimsiz
159. HASITLAMAK: Kıskanmak
160. HAŞLAMAK: Para harcamak
161. HAVARA: Eski Antep evlerinin yapımında kullanılan bir tür kireç taşı Kolay dağılan taş cinsi
162. HAYAD: Avlu, İÇ AVLU
163. HAYİR: İncir
164. HAYLAN KABAĞI: Cucurbite spp Asma kabağı
165. HAYLE: Nasıl
166. HAZNA: Kiler
167. HAZVEL: Odun kömürü tozu, ise yaramaz, eskimiş
168. HIMSIMA: Bayatlamak, ekşimek, kokmak (yemek için)
169. HIRA: Zayıf
170. HIS HIS GELMEK: Gizli, gizli, sessizce gelmek La ne hıs hıs geliyn beni korhuttun
171. HIŞINI ÇIKARMAK: Ezmek, üzmek, eli kolu kıpırdamaz hale getirmek (İnsanlar için kullanılan şekli)
172. HIŞNAMA: Ezme, örseleme
173. HITA, HITA ACİR: Yerel bir acur türü Çiğ yenebilir, yeşil renklidir Turşusu yapılır, salatalarda kullanılır
174. HİM: Temel, Bina temeli
175. HORAF: Kıyafeti perişan Pejmürde, perişan Aynı zamanda zayıf insanlar için kullanılır
176. HORANTA: Ev ahalisi, aile fertlerinin tümü
177. HÖNGÜLÜKAHVE: Tahterevalli
178. HÖNÜSÜ: Bir üzüm çeşidi179. HÖSGÜT: Sakin, suskun, sessiz sakin insan
180. HÖSMEK: Sesini kesip susmak
181. IHMAK: Üzüntü ve şaşkınlıktan oturup kalmak [ Derleme Sözlüğü c ] ( Ben bu yükün altında deve gibi ıhtım kaldım)
182. ISTIFIL OL: Bildiğin gibi yap (Allah seni nasıl biliyosa öyle yapsın)183. İĞNİK: ishal, dizanteri Ağır ishal
184. İKİ ÇİRTİK: Birazcık, Azıcık
185. İŞKİLLENME: Şüphelenme(Ben bu kızdan işkillendim ha İşkilli büzük İnanmakta zorlanan kişilere söylenir
186. İşmar etme: İşaret etme, kaş göz ile işaretleşme
187. İTEĞİ: Ekmek yaparken üzerine un konulan meşin, deri yahut bez
188. KAARCIMA: Pişmiş veya kavrulmuş etin bayatlaması ( Kavurma buzdolabında bekletilirse karcır )
189. KADDİMİNDE: Tam Ölçüsünde, ayarında Bunu gaddiminde diye okumak lazım
190. KAHGE: Kaake/ramazan bayramında yapılan yuvarlak, sert simit
191. Kahke Bezi: Ham bez
192. Kaleden kına savurma: Tertipsiz, düzensiz iş tutma
193. KASTEL: Çeşme
194. KAYPME: kayma, düşme
195. KEF: Kaynayan et veya kemik suyunun yüzeyinde biriken tortu, köpük Tahıl ve bakliyat kaynamasında da oluşun Kevgirle toplanıp alınarak atılır
196. KELE: ya gibi ünlem gereken yerlerde kullanılan bir kelime
197. KELEBİ DOLAŞTIRMA: İşi kötüye gitme İşin rayından çıkması198. KEMÇİK: Konuşan kişinin ağzını eğerek konuşması
199. KEMMUN: Kimyon
200. KEPİR HIŞ OLMAK: Çok yorulmak
201. KERC ETMEK: Dalga geçerek muhatabını taklit etmek, alay almak
202. KERCİVANİ: Alaylı, aşağılayıcı konuşma, davranma
203. KERGAH: Gergef
204. KİNTİK: Küçük, küçücük
205. KİRTİK: Küçülmüş parça Sabun kirtiği
206. KÖSEĞİ: Ocaktaki ateşi karıştırmak için kullanılan değnek Kara anlamında da kullanılır Oğlum gel güneşte köseği gibi oldun
207. Kösesefer Kabağı: Kabak cinsi
208. KÖSNÜK: İşe yaramaz (Köylerde ibne anlamında kullanılır) Aslı ise KÖSTÜKÖSNÜK (Köstebektir)
209. KÜBBAN: kübbün ekmek Gaziantep’te fırınlarda yapılan, ikiye ayrılabilen yumuşak bir pide
210. KÜBBİYE YERİ: Cemekan, büfe
211. KÜF: Takke/başlık/şapka/bere
212. KÜNCÜ: Susam
213. Küşneme: Hayvanın omurga tarafından çıkarılan ince uzun bonfile et parçası Yumuşak olduğu için bütün ızgara veya kuşbaşı kebaplık olarak kullanılır Doğrusu KÜŞLEME İsimden sıfat üretirken L harfi kullanılır
214. KÜŞÜMLENME: Kaygılanmak, üzülmek Utanmak, sıkılmak: Senden para istemeğe doğrusu küşümlendim İşkillenmek, kuşkulanmak
215. LEĞENÇE: Hamur veya köfte yoğurmaya yarayan
216. LENGERİ: Yayvan geniş tabak Pilav vb yemekleri yapmakta kullanılır
217. LOĞ: Taştan veya demirden yapılmış dam düzlemeye ve sıkıştırmaya yarayan silindir
218. LOĞLAZ: Börülce
219. MAASİM: Gariban/suçsuz/masum
220. MAAYER (Muhayyer) : iyi, kaliteli /garantili, geri alma garantisi
221. MADDAA: Ev yapımında kullanılmak üzere yerdeki taşlar kesilerek oluşturulmuş büyük çukur veya mağara şeklini almış yerlere verilen isim Maddaa genelde açık taş ocaklarını anlatır Kapalısına ise taş ocağı nedir Antep’te
222. Mahana: Bahane
223. MAHMİL: Dolap
224. MAHRA: Derinliği olan sandık / dara
225. MAKLAP: Samanlık
226. MALAK: Paça Pantolon paçası
227. Malefe: Yorgan, yatak iç astarı
228. Malhıta, mahlıta: Kırmızı mercimek Arapça mahlûta
229. MASAMMAK: Merdiven basamağı
230. MASMANA: Zeytinyağı ve sabun üretilen yer
231. MAŞARA: Tarla sulaması için oluşturulan alan
232. MAŞRABA: Sürahi233. Mayana: Rezene tohumu
234. MECREFE: Ucu geniş çapalama ve masara yapmaya yarayan kazma
235. Mercimeği yan yuvarlama: Bahane arama, bahane üretmek
236. MESES: Ucu demirli sopa
237. NEFELENMEK: Azıcık bir şeyler yemek, açlığını bastırmak için atıştırılan şeylere kullanılır
238. NERDİVAN Merdiven
239. ÖTÜRMEK: Aşırı ishal olmak Ötürük olma Uçkuru cemiye kalmadı, eylemsine ötürük olmuş
240. ŞABALAK: Ufak tefek Şabalak gibi kuzuya bunca para istenir mi?241. Tahiye: Takke, başlık
242. TAKTAHI : :Kahvecilerin seher vakti kahvenin açıldığını ilan için çaldıkları tahta–Bir çocuk oyuncağı
243. Taman: Hani ya Değil mi?
244. TANDIR: Tahtadan yapılmış ufak masa şeklindeki yapıtın içine köz halindeki ateşin mangalla konularak ısınmada kullanılan araç
245. TARPADAK: Ansızın/aniden
246. TAŞKALA: Telaşlanma / panik
247. TAYKEŞ: Çift olan bir şeyin çiftlerden her birinin diğerinden farklı olması
248. Tebaat Sahibi: Özenli, titiz Tabiat sahibi
249. TELİS: Kendirden yapılmış çuval
250. TERLİK: Takke, (Teri emen anlamınd
251. TEŞT: Çamaşır yıkanan geniş kap
252. TISARMAK: Sararmak
253. TİNTABAAT: Titiz
254. TİNTİNİ: : Saplı bir nevi topaç ki sapı iki parmak arasında çevrilerek verilen ilk devri hareketle döner
255. TİYEK: Bağ, patlıcan, biber, domates birlisinin kendisi
256. Topaç: Top şeklinde yuvarlanarak kurutulmuş kıyma kavurması
257. Tölep: Uygun taraf
258. TUMMAK: Suya dalmak
259. ZOM: Söğüt veya büyük kavak bedeni. Aslında tüm ağaçlar için kullanılır, ama en çok sögüt ve kavakta olur.
260. ZORTLAMAK: Genellikle demirden araçlar için, saban ucu, balta ve kazmaya aşınınca ek yapma işi.
261. Meram: Demek ki, mahsat
262. MEŞEFE: Banyo havlusu
263. Mıcırık: Ezik; Patlıcan içi için kullanılır
264. Mıhmış: Cimri
265. MIRRIK: Cıvık çamur
266. MIZGANMAK: Kestirmek, Azıcık uyuyup, uyanmak Uykuya dalmak
267. MİSGİLİM: Çok güzel ama biraz iyi kullanılmamış
268. MİSKİLİM: Güzel / değerli, paha biçilmez
269. NAADDER? : Ne kadar ( miktar)
270. NACAR: Marangoz
271. NAHIR: Koyun veya inek sürüsü Kökeni nehir, yani akan
272. NANCA Kİ? : Ne kadar ki? Azımsayarak “yahu bu çok az” manasında
273. NANCA? : Ne kadar ( miktar)
274. Ne has: Nasıl oldu da
275. Nece : Nice
276. Neçiye: Kaç para
277. NEÇİYE? : Kaça, kaç para, fiyatı nedir
278. Neen: Neden, niçin
279. NEZELMEK: Kumaş eskiyip incelmek, yırtılmaya yüz tutmak İplik, ip, urgan vb şeyler incelip kopacak duruma gelmek
280. NİŞLEYN? : Ne yapıyorsun, nasılsın
281. OFURTMAK: Abartmak
282. ÖLBE: Tahtadan silindir şeklinde kap
283. ÖRSELEMEK: Yağda kavurarak öldürmek, soğan için kullanılır
284. ÖTKEL: Etkili, etkisi büyük
285. PIT OLMA : ( İğne için ) ucunun körleşmesi, yuvarlaklaşarak batmaz hale gelmesi
286. PİÇARE: Çaresiz, Gariban
287. PİN: Tavuk kümesi (Gafam pinde olmasa bokumu skerdi) Çerçinin becerdiği kadının akşam kendini savunmasından)288. PİRPİRİM: Semizotu, yabani semizotu
289. PİSİK DAŞŞAA: Küçük lokma tatlısı
290. PİSİK: Kedi
291. Pontir: Pantolon
292. PÖÇ: Kuyruk sokumu
293. Puhare: Baca
294. Rafık: Arkadaş, dost
295. Saho: Ceket
296. Sahre: Piknik
297. Saksı: Ateş küreği
298. Salahana: Mezbaha
299. SARAT: Örgüsü bağırsaktan yapılmış büyük tahta elek
300. Sasıma: Kokma, bozulma(özellikle soğan için kullanılır )
301. SEERTME ya da SEĞİRTME: yetişmek ulaşmak, koşa koşa gitmek-gelmek (tez oraya sert )
302. SELLİF ETMEK: Beleşe verme, israf etme303. Sevmeden selliği yarılma: Çok sevme
304. SINDAK: Kuytu köşe, nakıs
305. SINDI: Makas
306. SIRINSI YA DA SIRINSI OLMA: Artık bir müdahalenin fayda etmeyeceği şekilde sertleşme ( dolmaya ekşiyi erken korsan sertleşir, sırınsı olur Artık ne kadar pişirsen yumuşamaz) Sırımsama olarak da kullanılır
307. SIRKITMA: Sıvıyı kabından son damlasına dek akıtmak, sızdırmak Birkaç kaptaki yemeği bir kaba boşaltmak
308. SIYPANCAK: Kaydırak
309. SIYPMA: Kaymak Sabun elimden sıyptı
310. SİNİ: Tepsi
311. SİRLİ SİTİRLİ: Tertipli / düzenli
312. SİVİŞME: gizliden uzaklaşma, kaytarma
313. Soğan kesme: Yağcılık, yalavaçlık etme
314. Sohu: Dibek
315. SOKRANMA: Söylenmek, homurdanmak, gönülsüz iş görmek
316. SÖHÜR: Sahur
317. Söörme: Közleme
318. SUMAĞI BARABAR: Köküne, tamamına
319. SUMSUK: Yumruk
320. Suvarma: Sulama
321. SÜLLÜM: Tahta seyyar merdiven
322. SÜNGÜÇ: Bir el ölçüsü, tam açıldığında başparmak ile işaret parmağı arası
323. SÜYÜK: Evler arasında yüksek duvar
324. ŞABŞAK: Tuvalette kullanılan su kabı
325. ŞAK: Yarım,(-Et şahı: yarım gövde et Kilim şahı: kilimin yarısı)
326. ŞAKŞAHI: : Kapı tokmağı, şakşak sesi çıkardığından
327. ŞAMŞAM ŞAKIMAK: Pırıl pırıl parlamak328. ŞARMITA: Orusbu, hafif kadın
329. ŞARPA: Eşarp
330. ŞEMŞİME: Güneşte kalarak zarar verecek kadar bozulma
331. Şendik: Kalabalık
332. Şetil veya şitil: Fide, fidan
333. Şirik: Susam yağı
334. TABAAT: Huy
335. Tadiya: Taa Orada
336. Tağı: Pencere
337. Tah pekmezi: Tah denilen çürümeye yüz tutmuş olgun üzümden yapılan hafif ekşimsi pekmez
338. Tahallak: Makara
339. Töhüt: Tevhid, ölen kişi için ölümünden birkaç gün sonra ölenin ruhuna bağışlanmak edilmek üzere adet tevhid (la ilahe illallah) söylenmesi
340. TUĞSUNMA: pişman olma Nadim olma
341. TUMAN: Don, iç çamaşır
342. TUMANCAK: Donla gezme hali
343. Tuzluca: Kaynamış nohut
344. ULMAK: Bozulmak, çürümek, kokmak Yaralanmak, deri çürümek
345. Umacalık: Göz hakkı, umma hakkı
346. UMSURUK OLMAK: Çok istenilen bir şeye ulaşamama veya azla yetinme)
347. UTMA: Yenmek, oyunda kazanmak Yararlanmak
348. UTUZMA: Yenilmek, oyunda kaybetmek, zarar görmek
349. ÜDÜRGÜ: Matkap (El matkabı, elle çevrilerek kullanılan matkap)
350. ÜTMEK: Bir şeyi, tüylerini yakmak için alevden geçirmek Taze buğday veya mısırı ateşe tutup pişirmek
351. ÜTÜLME: Bir şeyi, tüylerini yakmak için alevden geçirmek Taze buğday veya mısırı ateşe tutup pişirmek
352. VIKRAMA: Ekşiyerek köpürmek (madem vıkradı, yoğurt vıkramış)
353. VIRRIK: İshal
354. YAALIK: Mendil
355. YAAN: Sırt, arka taraf
356. YALLIK: Önlük
357. YALYANAK: Çıplak ayaklı yalın ayak
358. YEEN: Yoğun, çok
359. YENLİ: Hafif ( eşya )
360. YENLİCEK: Hafif ( kişi )
361. YILIK: Hafif açık bırakmak ( kapı, pencere, dolap)
362. YİRİK ÇIRA: İçine zeytinyağı konulup ucundaki fitilin yakılmasıyla aydınlatmada kullanılan alet
363. YOORUM: Yahu / hitap şekli
364. Yuha : Eşya, yiyecek için İnce, hafif
365. Yuha : Hafif davranışlı kişi
366. ZAMBIRLANMAK: Kızmak, öfkelenmek
367. ZAMBIRLI: Öfkeli, huysuz
368. ZEVZİR: Küçük siyah renkli göçmen kuş
369. Zırh: Kasapların et kıydığı büyük eğri büyük ve geniş bıçak
370. ZIRHALAMAK: Sallayarak düşürmek Ağacı azıcık zırhala hele belki erik dökülür Hele zırhalan,zırhalan Belki birkaç kuruş daha vardır
371. ZONTURLAMAK: Kızmak, öfkelenmek
372. ZONTURLU: Öfkeli / kızgın
373. ZÖĞÜM ÇALMAK: Beğenmediğini, kızdığını, öfkesini belli etmek
374. ZÖÖMLENME: Öfkelenmek,
kızmakSözlüğü hazırlayan TC Omer Nesib Battalbey
Fotoğraf Halil Ergin