Antep şivesi hissettiklerimizi, yaşadıklarımızı, gördüklerimizi tam olarak anlatabileceğimiz binlerce deyim ve atasözü ile bezeli.
• Aba altından değnek göstermek : Üstü kapalı sözlerle korku vermek, karşısındakine büyük bir zarar vereceğini dolayısıyla anlatmak.
• Abaza kağıt şeşhane möhür : Güzel kağıt üzerinde gösterişli mühür. (Abaza : Kafkasyada yaşıyan bir kavimdir. Beyaz tenli ve yakışıklı olurlar. Abaza kağıt, parlak güzel kağıt demek olacaktır.
• Acık Bucuk : Fena, karışık, okunmaz yazının vasfı; kargacık burgacık. (Bazen bu sözü çocuklar “acık bucuk şeytan cücük” şeklindede söylerler.)
• Acından karnı kurlar, başında nergis parlar : Fakir olduğu halde süste ve lükste zenginlerden geri kalmıyan kimseler hakkında..
• Aç alavan : Aç açına aç ve perişan olarak.
• Adam sandık eşeği, altına açtık döşeği; baktık adam değilmiş, altından çektik döşeği : İlkin değeri var sanılarak saygı gösterilen, sonra insan olmadığı anlaşıldığından artık yüz verilmeyen kimse hakkında.
• Berberliği benim başımda belliyor : Yeni başladığı çalışma alanında ilk tecrübeyi benim işim üzerinde yapıyor.
• Bıldır ölmüş bir eşek gelin bu yıl ağlaşak : Arasından zaman geçmiş ve acısı unutulmuş bir haldir. O kadar önemlide değil. Buna şimdi acımanın yeri var mı?
• Aba altından değnek göstermek : Üstü kapalı sözlerle korku vermek, karşısındakine büyük bir zarar vereceğini dolayısıyla anlatmak.
• Abaza kağıt, şeşhane möhür : Güzel kağıt üzerinde gösterişli mühür.
• Acıdan karnı kurlar, başında nergis parlar : Fakir olduğu halde süste ve lükste zenginlerden geri kalmayan kimseler hakkında.
• Adı kulağına değmiş : Şöhreti etrafa yayılmış.
• Ağır canlı : Hantal, hareketi ağır ve yavaş.
• Ağzında ayran durmaz olmak : Çok bitkin bir hale gelmek.
• Ağzını döşürmek : Terbiyeye uymayan sözler söylemekten vazgeçmek.
• Aklı yılık : Aklı az kaçıkça, tahtası eksik.
• Alnına gün doğmak : İyi bir güne kavuşmak, bahtı açılmak, istediğine erişmek.
• Anamın aşı, tandırımın başı : Burası yurdum yuvam, rahat ettiğim yerdir.
• Anbel beter : Daha ziyade, daha beter.
• Baş ağır, kulak sağır : Konuşulanı işitmez, söyleneni anlamaz.
• Bargın badaşık mı? : Kalbin ona mı bağlı? Ondan ayrılamaz mısın?
• Başı göl, ayağı sel : Başı boş istediği gibi gezip dolaşıyor.
• Başına buturamak : Kendi başını yemek için taşkınlık etmek, kudurmak.
• Baş kahıncı : Bir kimsenin başkası tarafından “Vaktiyle sen şöyle yapmıştın” diye utandırılmasına ve rahatsız edilmesine sebep olan şey.
• Beli berk olmak : Güvenmek, emin olmak. Sonucu sağlam görmek.
• Bııroh çağırmak : Meydan okumak.
• Bir dahra vakti, bir mahra vakti Urum, Şam bir olur : Bir budama zamanında, bir de üzüm kesme zamanında gece gündüz bir olur.
• Canı teze. Az ağrıya, küçük sıkıntıya şakaya dayanamayan
• Cenah geçinmek : Zıt gitmek, geçinemeyip çekişmek.
• Cin cücüğü gibi çığırmak : Çocuklar, ince ve yüksek sesle bağırmak.
• Çapıt çirişi mi ?: O kadar çabuk bitecek bir iş değil.
• Çok görmüş, çoban oynatmış : Çok bilmiş, feleğin çemberinden geçmiş, kurnaz, kalleş kimse.
• Çirtim çirtim çirtinmek : Çok süslenip püslenmek.
• Dağ dayısı, tavşan ammisi : Bildiği gördüğü hısımı akrabası çok.
• Daldan eğme mi? Kökten sürme mi? : Sonradan mı bu hali kazanmıştır. İleriden berimi ve aslında mı böyledir.
• Direzin sökmek : İki yer arasında devamlı gidip gelmek, mekik dokumak.
• Düğüm çalmak : Düğümlemek, düğüm yapmak.
• Elden ayrıksı : Elaleme benzemez şekilde.
• Eli udumlu : Eli hünerli, eli işe yatar yakışır.
• Er günüzken : Akşam karanlığı basmadan. Hava daha aydınlıkken
• Et deyi kaptın balcan börkü çıktı : Değerli önemli sanarak ilgilendin, sonunda değersiz bayağı olduğunu anladın.
• Gafılın kadaya uğramak : Hiçbir şeyden haberi yokken, ansızın bir belaya, bir iftiraya uğramak.
• Gıcı gibi : Çok ufak. Gıcı gibi kar, gıcı gibi yazı.
• Gidişmiyen yerini kaşımak : Para harcayıp yapılması gerek olmayan bir iş yapmak.
• Hazırcaya hamıt : Kendisi çalışmadan başkasının çalışıp meydana getirdiğinden faydalanmak isteyen.
• Haşılı yumuşak işi mi kalıyor : Biraz ayrılmasıyla ziyan olacak bir işi yok ya.
• Hedede sedede geçmemek : Makbule geçmemek.
• Himi bir : Maksat ve amaçları bir.
• Ingılı mış, berk yapış : Ağır ağır ve gönülsüz şekilde yürüyen iş yapan kimsenin halini anlatmak için kullanılır.
• İşmar avarası : Harekete geçmek için küçük bir işaret bekleyen.
• Kabaklamayı yiyen gerdeğe girsin : İşin faydasını kim gördüyse sıkıntıya da o katlansın.
• Karrah etmek : İstediği şeyi çok vererek bir kimseyi bolluk içinde bırakmak.
• Kepir hış yatmak : Bir aradaki bir çok kimselerin hastalanarak hep beraber yatması.
• Lorunu peynirini görmemek : Faydalı ve değerli bir adam olduğu söylenen kimsenin faydasını veya değerini belirtecek bir işini görmemek.
• Mahana şahana : Bahane filan.
• Mamuru mest etmek : Noksanını koymamak, çok güzel iş yapmak.
• Marda bazar : Ölçmeden ve ayrı ayrı fiyat biçmeden , toptan bir fiyatla. Götürü.
• Mercimeği yanın yuvarlamak : Suyu yokuşuna akıtmak.
• Nazlı hanımın büzme çarığı : Çok nazlanan
Kaynak: Ömer Asım Aksoy / Gaziantep Ağzı